BİYOCOĞRAFYA
COĞRAFYA:
yeryüzünü
inceler. (fiziki coğrafya). İnsanın etkisi yoktur. Fiziki coğrafya 4’ e
ayrılır:
1. Jeomorfolojı
(yeryüzü
şekillerinin oluşumunu, dağılışını inceler).
2. Klimatoloji (iklim bilimidir. Uzun
veya kısa süreli hava olaylarını inceler.)
3. Hidrografya (suları inceler. Bunlar
arasında akarsular, okyanuslar,yeraltı sularını inceler.) 4. Biyocoğrafya (yeryüzündeki bitki ve hayvan
topluluklarının dağılışını ve özelliklerini inceler.)
BİYOS:
hayat
sahibi olan varlıklardır. Yani canlılardır. Canlılar 3’ e ayrılır.
CANLILAR
_________________________________
İNSANLAR HAYVANLAR BİTKİLER
ZOOCOĞRAFYA:
hayvan
topluluğudur.
FİTOCOĞRAFYA:
bitki
topluluğudur. Phyto: bitki, bitki coğrafyasıdır. Bitkilerin belirli bir
ekolojileri vardır. Bitkilerin dağılışını iklim, yüzey şekilleri vb.
etkilemektedir.
Bitkiler
topluluklar halindedir. Bunlar;
1.
ORMAN TOPLULUKLARI: birçok
ağaçların bir araya gelmesidir.
2.
ÇALI TOPLULUKLARI: çalılardan
meydana gelir.
3.
OT TOPLULUKLARI: ot
topluluklarından oluşur.
Çalılar +
ağaçlar = odunsu bitkilerdir.
FİTOCOĞRAFYA:
bitkiler
coğrafyası anlamına gelir. Fitos: eski yunancadan alınma bir kelimedir ve bitki
demektir. Phytos: bitkiler.
Coğrafya
karalar üzerinde mevcut olan bitki topluluklarını, dağılışları ve özellikleri
bakımından ele alarak inceler. Göllerde, okyanuslarda ve denizlerde de bitkiler
yaşamaktadır. Fakat bunlar bitkiler coğrafyası tarafından pek ele alınmaz.
Nedeni ise; araştırma zorlukları ve su bitkilerinin karakteristik topluluklar
halinde olmayışı bu durumun başlıca nedenidir.
Coğrafya
karalar yüzeyindeki bitki topluluklarını ele alır. Karalar yüzeyinin hemen her
bölgesi bitki topluluklarıyla örtülmüştür. Sadece buzullarla kaplı kutup
bölgeleri, dağların kar ve buzullarla örtülü en yüksek kesimleri ve yıllarca
bir damla yağışın olmadığı “mutlak çöller” bunun dışındadır.
MUTLAK
ÇÖL: hiçbbir
hayat belitisi olmayan çöllerdir. Yağış yoktur.
TEROFİT:
yağışların
ne zaman düşeceği belli olmayan çöllerde yağış ile canlanan hayati devresi kısa
olan bitkilerdir.
bitkiler
kara yüzeyini sık ve seyrek bir örtü şeklinde örtmüş oldukları için coğrafi
terim olarak bunlara bitki örtüsü denir.
Bu örtü
monoton ( tekdüze, aynı) değildir. Bölgeden bölgeye çeşitlilik gösterir. Bu
örtü bazen ormanlar halinde, bazen çalılıklar, bazen de ot örtüsü şeeklindeki
topluluklar halindedir. Coğrafya bu toplulukların hepsini dağılış ve
özellikleri bakımından inceler ve açıklar.
Bir ormanı
yakından incelediğimizde onu yani ormanı ağaç adı verilen yüksek boylu ve kalın
gövdeli odunsu bitkilerden oluşmuş olduğunu görür. Orman ağaçlardan oluşmuş bir
bitki topluluğudur.
AĞAÇ:
odunsu
yapıda olan yüksek boylu bitkidir. Kalın gövdelidir. Uzun süreli yaşar.
ORMAN:
odunsu
yapıda olan yüksek boylu, kalın gövdeli olan ağaaçların bir araya gelmesiyle
oluşan ağaç topluluuna orman denir.
Botanik bilimine göre bitkiler; otsu ve odunsu
bitkiler olmak üzere 2 grup halindedirler. Ağaç odunsu bitkiler grubuna girer.
BİTKİ
ÖRTÜSÜ: yeryüzünü bir örtü şeklinde kaplayan ot, çalı, orman
topluluklarına genel olarak bitki örtüsü denir.
Bitkiler 3
form grubuna ayrılır. Bunlar; ağaç, çalı ve ot’ tur.
Ağaç; iğne
yapraklı orman.
Çalı;
maki.
Ot; step,
savan.
Ağacın
şekil olarak bazı özellikleri vardır. Odunsu bir yapıda olmasının yanısıra,
yüksek bir boya sahip olması, ağaçların en önemli özelliklerinden biridir.
Dünyanın en yüksek bitkileri ağaçlar grubundan bazı bitkilerdir.
SEQUOİA:
amerika
birleşik devletlerinde yetişir. Boyları 150 metredir. Bazı sequoia ağaçlarının
boylarının 115 metre olduğu saptanmıştır. ( amerika birleşik devleti
kaliforniya eyaletindeki redwood milli parkında bulunan bir “sequoia
sempervires ( sahil mamut ağacı)” 115,5 metre olup halen dünyanın yaşayan en
yüksek boylu ağacıdır. Ağaçlar odunsu yapıdaki gövdeleri sayesinde dik
dururlar.
Bir ağacın
yana doğru dallara ayrılmış üst kısmına “taç” denir. Tacın genişlik ve şekli
ağacın türüne göre farklılık gösterir.
“fıstık
çamı (pinus pinea)” yuvarlak ve düzgün tacı ile çok karakteristik olan bir
ağaçtır. Ağaçların derinlemesine ve yanlara doğru yayılan çok gelişmiş kök
sistemleri vardır. “kızılçamların (pinus brutia)” kaya çatlaklarından
faydalanarak köklerini 20 metre derinliğe kadar götürmüştür. Büyük sahrada
yaşayan bazı münferit (yalnız, tek bulunan) ağaç türlerinin de 50 metre
derinlere kadar ulaşabilen köklerinin olduğu saptanmıştır. Kökler ağaçların
topraktan su ve içinde erimiş madde olarak bitki, besin maddeleri olan ve
onların zemine sağlamca tutulmasını sağlayan morfolojik organlardır. Her ağacın
gövdesini dıştan saran bir kabuğu vardır.
Kalınlığı,
rengi ve desenleri ağacın türüne göre değişir. Kabuk ağaçların exstrem klimatik
dış faktörlerden korur. “akkavak (populus alva)” ve “huş (betula)” gibi
ağaçların kabuk renkleri beyazımsıdır.
Kızılçamın
oldukça kalın kırmızıya çalan yüzeyi dikine yarıklarla kaplı bir kabuğu vardır.
İspanya ve portekiz’ de yetişen “mantar meşesi (quercus suber)” kabuğu da kalın
ve karekteristiktir. Bu kabuk soyularak şişe mantarı yapımında kullanılır.
Her ağaç
türünün yaprak şekilleri birbirinden farklıdır ve kendine mahsus özelliklere
sahiptir.
Not:
tarım
alanları insanlar tarafından oluşturulduğu için bitki coğrafyası açısından ele
alınmaz. Beşeri, ziraat coğrafyası ele alır. Bunlar ekonomik coğrafyanın alt
dalıdır.
YAPRAK
FORMLARI
_________________________________________
İğne yapraklılar
(ibre yapraklar) yayvan
yapraklılar (geniş yapraklar)
Genel
olarak gruplandırıldığında ağaçlar; iğne yapraklı ( ibreli) ve yayvan yapraklı
veya geniş yapraklı olmak üzere 2 gruba ayrılabilir. İbrelilerin yaprakları
iğnemsi ve az çok batıcı bir özelliğe sahiptir.
KONİFERLER:
iğne
yağraklı ağaçlara denir. Çam(pinus) türleri, ardıç (juniperus) türleri gibi
ağaçların yaprak özellikleri böyledir.
Yayvan
yapraklı ağaçlarda yaprak ayası (yüzeyi) yassı ve incedir. “kayın (fagus)
ağacı”, “meşe (quercus)”, “gürgen (carpinus)” gibi ağaçların yaprak özelikleri
böyledir.
Yapraklar
ağaçların önemli fizyolojik işlevler gerçekleştiren morfolojik organlarıdır.
Fotosentez faaliyeti yapraklar vasıtasıyla yapılır. Yaprak özellikleri ağaç
türleririn ayırt edilmesinde başlıca kriterlerdir. İbreli ağaçlar her dem
yeşildirler.
AĞAÇLARIN
FORM ÖZELLİKLERİ
1.Boy,
2. Gövde,
3. Kabuk,
4. Kök,
5. Yaprak,
6. Çiçek,
7. Meyve.
Bunlar tüm yıl fizyolojik faaliyetlerini devam
ettirirler. Yayvan yapraklı ağaçlar yılın belirli periyodunda yapraklarını
döker. Bu periyod genellikle kış mevsimidir. İlkbaharda tekrar yaprak sürmeye
başlarlar. Yaprak dökümünden itibarren tekrar yaprak sürmeye kadar geçen döneme
“dinlenme dönemi” adı verilir. Bu dönem sırasında yayvan yapraklı ağaçlarda
hiçbir faaliyet görülmez. Faaliyet dönemine ise “vejetasyon dönemi” adı
verilir. Tomurcukların patlamaya başlamasıyla vejetasyon dönemi de başlamış
olur. Yaprakların sararmaya ve dökülmeye başlamasıyla vejetasyon dönemi sona
erer. Vejetasyon dönemi nisan ayı başlarında başlar. Kasım ayının başında sona
erer. Böylece yayvan yapraklı ağaçlar yıl içinde 7 aylık bir sürede fizyolojik
faaliyetlerini sürdürmüş olurlar. Bazı yayvan yapraklı ağaç türlerinin her dem
yeşil oldukları görülür. Mesela zeytin ağacı “olea europa”, “malta eriği
(eriobatrya japonica)” gibi ağaçlar bu özellikteki ağaçlardır. Ağaçların pek
çoğu çiçekli bitkiler grubu içinde yer alırlar. Bu nedenle her bir ağaç türünün
kendine has çiçekleri vardır. İbreli ağaçlar açık tohumlular “gymnospermae”
grubundandır. Açık tohumlular basit çiçekli bitkilerdendir. Çamlarda çiçekler
kozalak halini almıştır. Erkek kozalaklar etrafa çiçek tozu “polen” yayarlar.
Dişi çiçekler sert kozalaklar halini alırlar. Döllenmeden sonra dişi
kozalakların yuvalarında sert kabuklu bir tohum oluşur. Mesela fıstıkçamının
(pinus pinea) adı verilen tohumları böyledir. Kapalı tohumlu ağaçlar “angiaspermae”
tam gelişmiş çiçeklere sahiptirler. Bir çiçeğin hem çanak hem taç yaprakları
vardır, ayrıca çiçekler erkek ve dişi organlara da sahiptir. Mesela yabanı
elma, erik, kiraz çiçekleri böyledir. Bazı ağaç cinslerinde bir ağaç baştab
başa erkek çiçekler taşırken bir diğer ağaç tamamen dişi çiçekler taşıyabilir.
Bu özelliğe sahip bitkilere “iki evcikli çiçekler” denir. Mesela “söğüt
(salixs)”, incir (ficus carica)” gibi bitkiler iki evciklidir. Bunlar erkek
incir, dişi incir; erkek söğüt, dişi söğüt olarak ayrılırlar. Üzerinde erkek ve
dişi çiçeklerin her ikisini de taşıyan ağaçlara “tek evcikli çiçek” denir.
Kayın “fagus” ve meşe “quercus” tek evcikli bitkilerdir. Rüzgarlar vee böcekler
çiçeklerin döllenmesine rol oynar. Böceklerle döllenmeye “entamogomi” denir.
Çamgiller tamamen rüzgarlarla döllenirler. “anemogomi”.
Fındık (corylus), huş (betula), meşe
(quercus), kestane (costenea) gibi bazı ağaçlarda erkek çiçekler püskül halini
almışlardır. Bunlara botanikte “kedicik veya amentum” adı verilir. Her bir ağaç
türünün kendine özgü meyvesi vardır. Meyvelerin iç kısmında o türün emriyosu
olan tohum bulunur. Mesela kestane adı verilen ormanağacının dışı dikenli bir
kapsül içinde “kapula” muhafaza edilen meyvası aynı zaman da onun tohumudur. Bazı
ağaç türlerinin meyvaları kanatlı tohumlar halindedir. Akçaağaç “acer”
meyvalarının şekli böyledir. Kanatlı tohumlar rüzgarlar vasıtasıyla çok
uzaklara taşınarak o bitki türünün etrafa yayılmasını sağlar.
VEJETASYON FORMASYONLARI: bitki
ttoplulukları demektir.
İĞNE YAPRAKLARDAN OLUŞAN AĞAÇ
TÜRLERİ:
Ardıç (juniperus)
Boylu ardıç (juniperus exelsa)
Doğu karadeniz göknarı (abies nordmanniana)
Fıstıkçamı (pinus pinea)
Göknar (abies)
Karaçam (pinus nigra)
Kızılçam (pinus brulia)
Sarıçam (pinus sylvestris)
Halep çamı (pinus halepensis)
ORMANLARIN KATAGORİZE EDİLMESİ
Bir iklim şartlarına göre karalar üzerinde
mevcut ormanlar yaşadıklarıı iklim şartlarına ve alt flora unsurlarına
bakılarak nemli ormanlar ve kuru ormanlar olarak 2 grup halinde ele
alınabilirler. Bu tarz bir tarif türkiye ormanları için uygundur.
Nemli ormanlar türkiye’ de karadeniz iklim
şartlarının eegemen olduğu alanlarda yayılış gösterirler. Nemli ormanlar
genelde yayvan yapraklı ağaçlardan meydana gelir. Fakat bazı durumlarda
aralarında ibreliler de bulunur.
Başlıca vasıfları: ormanı
oluşturan bitkilerin nemcil bitkiler ( higrofit) olmalarıdır. Kayın (fagus
orientalis) nemli ormanları temsil eder. Nemli bir ormanın yoğun bir alt
florası (ormanın altında yaşayan bitkiler) vardır. Bu alt flora çalı ve ot türlerinden
oluşmuş olup ormanın zeminini tamamiyle örter. Ormangülü adı verilen çalımsı
bitkiler (rododendron ponticum = pembe çiçekli ormangülü, (rododendrom flavum)
= sarı çiçekli ormangülü.
FİTOCOĞRAFYA BÖLGELERİ
1.
Karadeniz fitocoğrafya bölgesi,
2.
Akdeniz fitocoğrafya bölgesi,
3.
İran-turan fitocoğrafya bölgesi.
Nemli
ormanların alt florasının karakteristik unsurlarıdır.
KURU
ORMANLAR
Yazları
kurak geçen akdeniz iklim bölgesinde yayılış gösterir. Bunlar genelde kuraklığa
dayanıklı, (kserofit = kurakçıl) bitki türlerinden oluşur. Alt floraları yani
orman altı bitki örtüsü bakımından fakirdir. Orman altından ya seyrek vee cılız
bir bitki örtüsü vardır veya tamamen açıktır. Kızılçam (pinus brutia), ıhlamur,
su kenarlarında bulunan çınar, ormanları
kuru ormanların başlıca temsilcisidir. Alt florası tür bakımından fakirdir ve
zayıftır. Kuru ormanlar yangına karşı hassas ormanlardır. Yaz mevsiminde
tamamen kuruyan orman zemini en ufak bir kıvılcımla tutuşabilir.
ORMANLAR;
1.
İKLİME GÖRE ORMANLAR,
2.
TİPOLOJİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE
ORMANLAR,
3.
AĞAÇ TÜRLERİNE GÖRE ORMANLAR,
SICAK
– KURAK: sıcak – kurak şartlarının ibrelilerini kızılçam, karaçam,
fıstıkçamı, kokar ardıç (juniperusfoetidissima), servi (cupressus
serpervirens), boylu ardıç ( juniperus exelsa) dır. Bunlar yüksek sıcaklıklara
ve çok uzun sürmeyen kuraklıklara dayanıklı ağaçlardır. Yayılış gösterdikleri
alanlardaki kuraklık yağış yetersizliğinden ya da azlığından ileri gelen
klimatik bbir kuraklıktır. Klimatik = fiziki bir kuraklıktır.
Fizyolojik
kuraklık: toprakta su olmasına rağmen sudan faydalanamamaktır.
İbre
şeklini almış yaprakları sebebiyle az su harcamak suretiyle kurak dönemde de
hayati faaliyetini sürdüreblirler. Salgıladıkları reçine doğal bir izolasyon
maddesi olduğundan onları dış ortamın yüksek sıcaklıkllarından korur. Dış
ortamda bazen 40 c’ yi aşan sıcaklıklar olur. Söz konusu ibreliler bu şartlara
tahammül ederler. Türkiye’ de akdeniz iklim şartlarının egemen olduğu alanlarda
görülen kızılçam, karaçam ve ardıç ormanları sıcak – kurak şartların ibreli ormanlarının
en tipik örnekleri arasında yer alır.
YAYVAN
YAPRAKLI AĞAÇLAR:
Yayvan
yapraklı ağaçların hakim olduğu ormanlardır. Bu ormanlar; kışın yaprak döken
yayvan yapraklı ormanlar ve her dem yeşil yayvan yapraklı ormanlar diye 2’ ye
ayrılır.
a)
KIŞIN YAPRAK DÖKEN YAYVAN YAPRAKLI
ORMANLAR
Kayın,
meşe, gürgen, kestane, ıhlamur (tilia), dişbudak (fraqhus), akçaağaç (acer),
karaağaç (ulmuss), kızılağaç (almus), üvez (sorbus) bu ormanların başlıca
ağaçlarıdır. Bu ormanlar yılın soğuk periyodunda yaprak döker. Ağaçların
fizyolojik faaliyetleri durur. İlkbaharda tekrar yaprak sürmeye başlar. Bu
ormanların yayılış gösterdikleri alanlarda iklim nemli – serin veya nemli –
ılımandır. Kışlar kar yağışlı geçmekle beraber aşırı düşük sıcaklıklara pek
rastlanmaz. Nemcil ağaçlardan meydana gelmiş olmak bu ormanların en önnemli
özelliğidir. Kışın yaprak döken yayvan yapraklı ormanlar orta kuşağın
vejetasyon formasyonu arasında yer alırlar. Bu ormanların toprakları kireçsiz
kahverengi topraklardır.
b)
HER DEM YEŞİL YAYVAN YAPRAKLI
ORMANLAR
Ağaçların
yaprakları yayvandır ve her dem yeşildir. Yaprak dökerler fakat yılın hiçbir
dönemimde tamamen yapraksız kalmazlar. Bu nedenle orman her dem yeşil bir imaja
sahip olur. Her dem yeşil yayvan yapraklı ormanların yayıldığı kurak tropikal
kuşağın nemli tropikal alt kuşağıdır. Burası bütün yıl nemli, bütün yıl
sıcaktır. (bütün yıl nemli + bütün yıl sıcak = nemli ttropikal). Bu nedenle
ağaçlar fizyolojik faaliyetlerini bütün yıl devam ettirirler. Vejetasyon
devresi kesintiye uğramaz. Tropikkal yağmur ormanları her dem yeşil yayvan
yapraklı ormanların en tipik örneğidir. Kauçuk (havea brasiliensis), kahve
(coffea arabica), kakao (theobrama cacao) gibi ekonomik kıymete sahip bitkiler
bu ormanın tanınmış ağaçlarıdır. Her dem yeşil yayvan yapraklı ormanların
toprakları laterit’ lerdir.
LATERİT:
kırmızı
renkli olan içinde demiroksit miktarı bol olan topraklardır.
3)
AĞAÇ TÜRLERİNE GÖRE ORMANLAR
Türkiye’
de ağaç türlerine göre ayrılmış ormanar başlıca şunlardır;
1.
MEŞE ORMANLARI: meşe
türlerinin dominant olduğu ormanlardır. Türkiye’ de en yaygın olarak marmara,
karadeniz, doğu anadolu ve güneydoğu anadolu bölgesinde görülür. Meşe ormanları
türkiye orman varlığının %25 kadarını meydana getirir. Meşe ormanları yayvan
yapraklı ve kışın yaprak döken ormanlardır. Karadeniz ve marmara bölgesinin
meşe ormanları nemcil meşe türlerinden meydana gelir. Bunlar sapsız meşe
(quercus petraea), macar meşesi (quercus frainetto), saçlı meşe (quercus
cemus), saplı meşe ( quercus rabus).
Meşeler 40
metreye kadar boylanabilen, gövde çapları 2 metre civarında olabilen geniş
taçlı, kahverengi ve çataklı kalın kabuklu ağaçlardır. Meşe ormanları kışın
yaprak döken ormanlardır. Alt floraları otsu bitkiler bakımından zengindir.
Sarı orman papatyası (doronicup orientale) meşe ormanları henüz tam
yapraklanmadan önce açan önemli bir otsu alt flora unsurudur. Meşe ormanlarının
memelilerden sincap, kuşlardan kestane kargası, ağaç kakan gibi fauna unsurları
önemlidir. Orman zeminine dökülmüş olan meşe yaprakları besin maddelerince çok
zengindirler ve kalın bir humus tabakası oluştururlar. Meşe ormanların düşen
yağışların bir kısmını alıkoyarak suyun yavaş yavaş toprak yüzeyine inmesini
sağlar. Bu nedenle de sızma artar, yeraltı suları zenginleşir. Toprak
nemliliğini tamamiyle kaybetmez. Orman altında nisbi rutubet çok düşük olmaz.
Ege ve
akdeniz bölgelerinde de meşe ormanlarına rastlanılabilir. Bunlar genelde
kızılçam seviyesi üstündeki kademeyi işgal ederler. Bu bölgelerde orman teşkil
eden meşe türleri; palamut meşesi ( quercus ithaburensis), tüylü meşe ( quercus
pubescens) ve mazı meşesi ( quercus infectoria) gibi yarı kurakçıl meşelerdir.
Akdeniz bölgesinin bazı kesimlerinde kermez meşelerine de ( quercus
coccifena)korular halinde rastlanılabilir.
2.
KAYIN ORMANLARI: karadeniz
iklim bölgesinde yayılış gösterir. Kayın ormanı nemcil ve yaprak döken
ormandır. Kayın ağaçlarında 40 metre boya erişenlerine rastlanılması olağandır.
Kayın düzgün gövdeli ve ince kabuklu yayvan yapraklı bir ağaçtır. Karadeniz
iklim bölgesinde kayın ağaçları meşe seviyesinin üzerinde yer alır. 1000
metreye kadar saf birlikler oluşturur. Kışın yaprak döken kayın ormanı
ilkbaharda ( nisan ortaları) yaprak sürmeye başlar. Kayın ormanı
yapraklaandığında zemini çok koyu gölgeli, adeta karanlık bir orman haline
gelir. Bun nedene orman altında tamamen gölgesever (siofit) bitkiler yer tutar.
İlkbahar başlarında kayın ormanları yapraklanmadan veya henüz yapraklanırken
alt flora olarak kardelen ( galonthus nivalis), çuha çiçeği (primula vulgonis),
menekşe (viola odorato) gibi çiçekler gööze çarpar. Bazı kayın ormanlarında da
otsulardan; yüksük otu ( digitalis)’ na rastlanır. Ormangülleri ( rohodendrou)
kayın ormanlarının çalı formundaki alt florasıdır. Kayın ormanlarının
omurgasızlardan ve omurgalılardan oluşan zengin bir faunası vardır.
3.
KESTANE ORMANLARI: bunlar
nemli ormanların en alt kademesine yerleşmişlerdir. Karadeniz bölgesinde
görülürler. Batı karadenizin kesane ormanları meşhurdur. Marmara bölgesinde
küçük topluluklar halindedir. Ege bölgesinde de kestane topluluklarına
rastlanır. Balıkesir ilinde madra dağında kestane ormanları bulunmaktadır.
Bursa ilinde uludağın orman alt kademesini kestane oluştutur. Kestane yüksek
boy ve kalın gövde yapabilen taç genişliği yanlara doğru olan yayvan yapraklı
bir orman ağacıdır. Meyvalarından ekonomik olarak faydalanılır. Toprağı bol
humusludur. Kestane ormanlarının altları koyu gölgelidir. Alt flora olarak
siofit bitkiler yer alır. kestane ormanları düşen yağışları alıkoyarak sızmayı
arttırdığı için yeraltı sularının beslenmesinde önemlidir. Kireçsiz kahverengi
topraklar ve podzolik topraklar kestane ormanlarının topraklarıdır. Kestane
ormanlarında başta sincap gibi kemirgenler olmak üzere çeşitli kuş türleri ve
omurgasızlar olarak çeşitli böcek türlerinden oluşan zengin bir faunası vardır.
kestane çiçeklerini arılar çok fazla ziyaret ederler. Kestane balı ünlüdür.
4.
GÜRGEN ORMANLARI: karadeniz
bölgesinde yer alan yayvan yapraklı ormanlardır. Bazı kesimlerde kestane ve
kayın ormanlarının yerini alırlar. Gürgen kestane gibi yüksek boylu yaygın taçlı
kalın gövde yapabilen nemcil bir ağaçtır. Balıkesirin kuzeyinde kapıdağ ve
karadağda küçük alanlı gürgen ormanlarına rastlanır. İlin diğer kesimlerinde
gürgen toplulukları nemli vadilere çekilirler.
5.
IHLAMUR ORMANLARI: tilia
rubra: kafkas ıhlamuru, tilia plothyilas: büyük yapraklı ıhlamur, tilia
tomentosa: gümüş ıhlamur.
Ihlamur
ormanları küçük çaplı ormanlardır. Nemcil yayvan yapraklı bir ağaçtır.
Çiçekleri güzel kokuludur. Çiçek ve meyvelerinden ekonomik olarak faydalanılır.
Karadeniz bölgesinde alt kademede ıhlamur ormanlarına rastlanır. Ağaç türleri
olarak doğu karadenizde kafkas ıhlamuru (tilia rubra), batı karadenizde büyük
yapraklı ıhlamur (tilia plathyphyilas) ve gümüş ıhlamur (tilia tomentosa)
yaygındır. Marmara bölgesinde de gümüşi ıhlamur yaygındır. Balıkesir ilinde
karadağda ıhlamur birliklerine rastlanır.
6.
KIZILAĞAÇ ORMANLARI : alnus. Çok
nemlidir. Türkiyedeki yayılış alanlarında genelde akarsu boylarında görülür.
Bazı durumlarda yoğun birlikler oluşturur. Doğukaradenizde yapraklılar katında
hem vadi tabanlarını hem de yamaçları kaplar vaziyette ormanlar oluşturur.
Alnus barbata: sakallı kızılağaç, alnus glutinosa. Doğukaradenizdeki
kızılağaç türü alnus barbata iken diğer bölgelerdeki kızılağaç türü alnus
glutinosa’dır.
7.
GÜNLÜK ORMANLARI (LİQUİDAMBAR
ORİENTALİS): günlük veya sığla ağacıdır. Nemli-sıcak ortamları seven bir
ağaçtır. Türkiye’deki yayılış alanları Güneybatı Anadolu’da Muğla ilinde
Fethiye civarındadır. Günlük; çınar formunda yayvan yapraklı yüksek boylu bir
ağaçtır. Genellikle yer altı suyu bakımından zengin düzlüklerde ve vadi
tabanlarında yayılış gösterir. Birlikler (çok genişolmayan ağaç toplulukları)
oluşturur. Günlük, tersiyerde (3. Zaman) geniş bir yayılışa sahiptir.
Avrupa’nın güneyinde de bulunuyordu. Şimdi ancak Anadolu’nun Güneybatısında ve
Rodos adasında kalmıştır. Kuzey Amerika’nın Güneydoğusu ile Güney Çin’de 2 ayrı
liquidambar orientalis mevcuttur. Alanı küçülerek, jeolojik devirlerden
zamanımıza intikal eden bir tür olduğundan relikt kabul edilmektedir.
(relikt:kalıntı) ağacın odunu yakılınca güzel bir koku çıkarılır,ağacıın
gövdesi çizilince güzel kokulu bir sıvı salgılar. Halk arasında buna sığla yağı
adı verilir.
İBRELİLER
1.
LADİN ORMANLARI (PİSEA ORİENTALİS): türkiye’de
sadece Doğu Karadeniz’de bulunur. Ordu’dan batıya geçmez. Nemli-serin veya
nemli-soğuk ortamları seven bir ağaçtır. Altkademede yapraklılar arasında
dağınık olarak bulunurken 1000m’nin üzerindeki kesimlerde orman oluşturur.
2.
SARIÇAM ORMANLARI (PİNUS
SİLVESTRİS): iğne yapraklı ağaç türlerinden biri olan sarıçam Türkiye’nin kuzey
kesimlerinde yayılış gösterir. 1200m’nin üzerindeki kesimlerde ormanlar halinde
bulunur. Soğuğa dayanıklı bir ağaç türüdür. Aşırı kurak ortamlardan hoşlanmaz
fakat çok nemli ortamları da sevmez. Bu nedenle kıyıdan biraz içerilere ve
yüksek dağların güney yamaçlarına yerleşir. Sarıçam ormanın üst sınırına kadar
yükselir. Mesela uludağ’da ormanın üst sınırı sarıçam ormanları ile sona erer.
(2000m.) sarıçam Türkiye’de en yükseğe çıkan bir ağaç türüdür. Kars-
Sarıkamış’ta bulunan sarıçam ormanları 2800m.’lerde yer alır.
GÖKNAR
ORMANLARI (ABİES): -abies normanniana, -abies bornmüllenana, -equi trojani_cilica
ibrelilerden olan ve sıcaklıklardan hoşlanmayan göknarlar Türkiye’de orman
varlığının %7’sini temsil eder. Göknar ormanları Türkiye’nin Kuzey kesimleri ve
Güney’de torosların yüksek kesimlerinde yayılış gösterirler. Doğu Karadeniz
dağlarında yayılış gösteren Kafkas Göknarı (abies nordmanniana) adı verilir.
Göknar burlarda 1000m.’lerden itibaren başşlar ve ormanın üst sınırına kadar yükselir.
Batı Karadeniz’de ve Doğu Marmara’da Uludağ Göknar’ı (abies bornmülleniana) yer
alır. uludağ’ın üst kesimlerinde göknar ormanları geniiş bir yayılışa sahiptir.
Uludağ Göknar’ı batıda Susurluk’a kadar yayılır. İlçe yakınlarındaki
Çataldağ’da 1000m.’den itibaren kayınlarla beraber karışık olarak bulunur.
Batı
Marmara’da Kaz Dağları’nda endemik bir tür olan Kazdağı Göknarı (abies
equi-trojani) yayılış gösterir. Fakat bunlar genellikle kuzeye bakan yamaçlara
yerleşmişlerdir. Kazdağı göknarlarının 300m.’ye kadar indiği saptanmıştır. (
kuzey yamaçlarda). Alt seviyelerde diğer yapraklılar içinde görülürler.
1500m.’den itibaren dominant duruma geçerler ve saf prmanlar kurarlar.
Torosların
yüksek kesimlerinde 1500m.’den itibaren göknar topluluklarına rastlanır.
Bunlara bilimsel olarak “toros göknarı” (abies cilicica) adı verilir. Abies
ormanlarının alt florası fakirdir. Seyrak çalılar ve bazı otsu türler görülür,
fakat ormanaltı florasında yosunlar ve likenlerin çokluğu dikkat çeker. Ağaçların
gövdeleri de dikenlerle kaplıdır. Dallarda “teke sakalı” adı verilen, ince uzun
tüy demetleri halinde dikenler (usneabarbata) bulunur. Tüm bu bitkiler hava ve
zemin nemliliğinin göstergesidir.
ÇALI
FORMASYONLARI (TOPLULUKLARI): çalı adı verilen odunsu bitkilerin ağaçlara
göre birçok farkları vardır. çalılar boy bakımından ağaçlara göre çok kısadır.
Ağaç ve çalıyı ayırt etmek için 5m.’yi kriter olarak kabul eden araştırıcılar
vardır. fakat ağaç ve çalıyı ayırt etmek için sadece boy kriterini kullanmak
yeterli değildir. Boyu 5m.’yi aşan çalılara ve boyu 5m. Civarında olan ağaçlara
sık sık rastlanılabilir.
Gövde çapı
bir diğer kriterdir. Çalıların gövdeleri birkaç cm. ile 5-10 cm. arasında
olabilir. Kabukları da incedir. Ağaçların gövde çapları ise yarım m. Ve daha
üzerinde olur.
Çalıların
gövdeleri ince ve esnektir, eğilip-bükülebilirler. Ağaçların gövdelerinde ise
esneklik yoktur. Bazı bitkiler çalçlı ve ağaçlar arasında bir geçiş formuna
sahiptir bunlara “ağaçcık” adı verilir. Fakat ağaçcıklar çalı kategorisi
altında ele alınırlar. Çalıların diğer bir özelliği bir kökten çıkan birkaç
ince gövde halinde olmalarıdır.
Ağaçlar
ise genellikle tek ve kalın bir gövdeye sahiptirler. Bazı çalı türlerinin
elveriişli ortamlarda ağaç halinde görmek mümkündür. Mesela; “kermez meşesi”ne
(quercus coccifera), “mazı meşesi”ne (quercus infectoria) ve fındık’a (corylus
avellana), “karaçalı” (palirus spıha-christi). Bazı ağaç türlerine az da olsa
elverişsiz ortamlarda çalılar hainde rastlanır. Saçlı meşe ve kayın bu gibi
ağaçların başlıcalarıdır. Çalılar çok çeşitli formlara sahip olarak bulunurlar.
Bunlardan bazıları zemine yayılmış durumdadır, bazıları ise yarım m. Veya 1m.
Kadardır, fakat hepsinde en önemli özellik odunsu olmalarıdır. Çalılar her dem
yeşil olabilirler. Maki türleri genelde her dem yeşildir. Bazı çalı türleri ise
yaprak döker. Çalılar münferit (tek tek) veya topluluklar halinde bulunurlar.
Çalı topluluklarının meydana geliş sebebi klimatik faktörlerle veya “edofik”
(zemin ile ilgili faktörler) ile ilgili olabilirler. Genelde yıllık yağışların
450-500mm.’nin altında olduğu yerlerde ağaç topluluklarına değil, çalı
topluluklarına rastlanır veya roprak örtüsünün yeterli kalınlıkta olmadığı,
zeminin geçirgen olduğu alanlarda da çalı topluluklarına rastlanır. Bunlar
doğal sebeplerdir.
Çalı
topluluklarının bir kısmı da beşeri sebeplerle meydana gelmişlerdir. İnsanlar
bilhassa hayvancılık faaliyetleri yoluyla ormanları tahrip etmişler ve orman
gerileyerek çalılıklar haline dönüşmüştür. Bu olaya “degredasyon” (gerileme,
bozulma) denir. Tarım alanları açma ve yangınlar yoluyla da orman tahrip
edilince yerini çalılıklaraa bırakır. Normalde Türkiye’nin orman alanlarının
ülke yüzölçümünün %75’i kadar olmasının gerektiği hesaplanmıştır. Bu durum
Türkiye doğal orman varlığının %50 kadar tahrip edildiğini gösterir. Türkiye’nin
10.000 yıllık bis iskan geçmişine sahip olması bunun başlıca sebebidir. Çalı
toplulukları her dem yeşil olanlar ve yaprak dökenler olmak üzere 2 kategori
halinde ele alınabilirler.
1.
HERDEM YEŞİL ÇALI TOPLULUKLARI:
a)
MAKİ TOPLULUĞU: (macchia).
Akdeniz iklim şartları altında hayatını sürdüren her dem yeşil çalı topluluğuna
maki denir. Akdeniz iklim şartlarında çalı topluluğu asli bir formasyon
değildir. Akdeniz iklim şartlarının asli topluluğu orman formasyonudur. (kızılçam
veya kurakçıl meşe ormanları) olmasına rağmen binlerce yıldan beri tahrip
edilen ormanların yerine kurak devreye dayanıklı ve her dem yeşil odunsu türlerden meydana gelen bir
çalı topluluğu gelişmiştir. Bu topluluğa bir coğrafi terim olarak “maki topluluğu”
denir. Bu sözcük “macchia” adıyla İtalya’dan gelmektedir.
Makiti
teşkil eden çalı türleri genelde kurakçıldır (xerophyte). Akdeniz iklim
kuşakları altında bitkiler bakımından sorumlu olan mevsim kış değil, yaz
mevsimidir. Çünkü yaz mevsiminde bu iklimde 3,4 ay kadar süren şiddetli bir
kurak devre söz konusu olmamaktadır. Bu nedenle bitkiler bu kurak devreyi
atlatmak zorundadır. Bunun gerçekleşmesi için bitkilerin bu devrede çok az su
harcamaları gerekmektedir. Bitkiler yaprak yüzeylerindeki gözenekler (stoma)
vasıtasıyla terleme yaparlar. Maki türlerinden terleme ile su kaybının asgari
düzeye indirgenebilmesi için stomalar derine gömülmüştür. Tüyümsü çıkıntılarla
örtülmüştür. Yaprak düzeyi darlaşmış, bazen yapraklar diken halini almıştır. Bu
tedbirlerin hepsine kurak devrede az su harcamak için hatta bazı çalı türleri
yazın yaprak döker. Akdeniz iklimindeki ışık ve sıcaklık şartları bitkilere
bütün yıl fotosentez yapma imkanı verir. Kış, nemli ve ılıman bir devredir ve
bitki hayatı için elverişlidir. Bitkiler aralıkları; ışığı, sıcaklığı ve nemi
bu devrede sıkıntı çekmeden bulurlar. Bu nedenle maki türleri nemli-ılıman
devrede canlanırlar. Meyvaları olgunlaşır. Halbuki yılın kurak-sıcak devresinde
faaliyetleri yavaşlar. Makiler için bahar bir canlanma, yaz bir duraklama,
sonbahar ve kış ikinci bir canlanma devresidir. Gerçek maki elemanları her dem
yeşil olduklarından hayati faaliyetlerini bütün yıl sürdürürler. Yazın kuraklık
dolayısıyla faaliyet yavaşlar. Kışın yine sıcaklık şartları sebebiyle faaliyet
devam eder. Maki elemanlarının en hassas oldukları klimatik olay donlardır.
Sıcaklık 0 derece ve altına düştüğünde bitkiler zarar görmeye başlar. Maki
türleri genelde en fazla -5 veya -7 derece sıcaklıklara tahammül ederler.
Bunlara maki bitkilerinin sıcaklık alt sınırı denir. En hassas olanlar; sakız,
keçiboynuzu ve mersin gibi türlerdir. Maki akdeniz bölgesinde 1000m.’ye kadar
çıkar. Ege bölgesinde 700m., marmara bölgesinde ise 500 m.’ye kadar çıkar. Bu
değerlere yükselti üst sınırı denir.
Çünkü maki unsurları için sıcaklık şartları uygun olmamaya başlar.
Bir maki topluluğunnu
yakından incelediğimizde herdem yeşil odunsu bitki türlerinden oluşmuş olduğunu
görürüz. Her dem yeşil olanlar; yabani zeytin (olea valeoster), keçiboynuzu
(seratonia silitonia), sakız (pistosya tenelitus), mersin (niltus homilis),
kermez meşesi (quercus oxidera), zakkum (nerium oriande), sandal (armutus),
kocayemiş, katır tırnağı, abdestbozan dikeni, defne, adaçayı, yapraklı laden,
tüylü laden, akçakesme, deniz üzümü, keçi öldüren, sarı çiçekli yasemin,
kuşkonmaz, katran ardıcı, dikenli mersin, lavanta çiçeği.
Makinin
içinde yaprak döken türlerin de karıştığı görülür. Bunlar aşağıdaki
bitkilerdir;
Menengiç,
tespih, erguvan, karaçalı, geyikdikeni, ahlat, mazı meşesi’dir.
Karadeniz
iklim şartları altında orman örtüsünün tahribi neticesinde ortaya çıkmış olan
antropojen çalı topluluğuna “psödömaki” (yalancı maki) adı verilir.
Psödömakinin en önemli özelliklerinden birisi içerisinde yaprak dökmeyen her
dem yeşi çalı türlerinin de bulunmasıdır. Bunların bir kısmı maki
elemanlarıdır. Böylece psödömaki denilen çalı topluluğu dominant olarak yaprak
dökenlerden ve aralarına karışmış her dem yeil çalı türlerinden meydana gelmiş
olan bir formasyon olarak karakterize edilir.
Karadeniz
iklim şartlarında kışların oldukça ılıman geçmesi, bazı maki türlerinin burada
yaşamasına imkan vermiştir. Fakat karadeniz bölgesinde maki unsurları en fazl
300m.’ye kadar yükselir. Kuraklığın zayıflaması sebebiyle bu bölgede maki
unsurları rahatça büyüyüp gelişirler ve bazıları ağaç formunu kazanır. Mesela;
akçakesme ve defne bunlardandır.
Her dem
yeşiller ise karadenizin kendi unsurlarıdır. Mesela; şimşir, mor çiçekli orman
gülü (rohodendrom ponticum), çobanpüskülü, doğu karadeniz dafnesi (dofne
pontica), boyacı sumağı (ruspotinus), funda (erica arbonea), süpürgeçalısı (erica
vertisilloda), (coluna bulgaris) bunlardan bazılarıdır. Bunlar; nemcil unsurlar
olup çok sert geçmeyen kışlara dayanıklı bitkilerdir.
Psödömaki
içinde yaprak döken çalı türlerinin başlıcaları; yabani fındık (poribus
colurna), kızılcık (cornus mas), muşmula (mespirus germanika), popoz külahı
(evonirus europarus), kartopu (viburnu opulus), kartopu ( riburnu lontora),
yabani elma( marus slvestrys), ayı üzümü (vaksinyum arkostabilas), patlak
(stropinea pinnota), patlangaç çalısı (colutea alberensiyens).
Bu fırmasyon
içindek her dem yeşil unsurlar nedeniyle karadeniz kıyılarında yeşil peyzaj
tıpki bir maki gibi varlığını bütün yıl sürdürür. Bu nedenle bu formasyona
“yalancı maki” adı verilmiştir. Ancak yalancı maki nemcil unsurlardan oluşur.
Maki elemanlarının korktukları donlu ve soğuk kışlardır. Nemcil ortamdan pek
rahatsız olmazlar hatta daha çok gelişirler.
Maki
elemanlarının karadeniz kıyılarına interglasiyal dönemde iklim günümüze göre
daha sıcak iken yayıldığı tahmin edilmektedir. Glasiyal dönemde akdeniz
elemanları güneye doğru çekilmişler bu nedenle çekilmeyen bir kısmı da lokal
şartlarda varlıklarını sürdürmüşlerdir. Glasiyall ve interglasiyal dönemlerde
bitki göçleri olmuştur. Bu nedenle akdeniz florası birkaç kez kuzeye doğru
yayılmıştır. Glasiyal dönemlerde de karadeniz florası güneye doğru inmiştir. Bu
olaylar sonucunda flora karışımları olmuştur. Türkiye gibi bazı ülkelerde flora
bu olaylar sonucunda tür bakımından zenginleşmiştir fakat buzul örtüsü ile
örtülen avrupanın kuzey kesiminde türler yok olmuş ve flora eskisine göre
fakirleşmiştir. Halbuki avrupada tersiyerde çok zengin bir flora vardır.
b)
YAPRAK DÖKEN ÇALILAR: kıyı iklimlerinden iç kısımların iklimlerine
geniş bölgelerinde yaprak döken çalı toplulukları ortaya çıkar. Bunlar; mazı
meşesi, menengiç, ahlat, alıç, yabani badem, geyikdikeni, dağmuşmulası, mahlep,
karamuk gibi çalı türleridir. Bu türler sert ve soğuk kışlara dayanıklı
türlerdir. İlkbaharda faaliyete başlarlar. Kuraklığa karşı da kısmen
dayanıklıdırlar. Aşırı sıcaklıklardan hoşlanmazlar. Bu bölgelerde yağışlar
400-500 mm.’ler arasındadır. İçbatı anadolu, karadeniz ardı ve torosların iç
anadoluya bakan yüzleri bu çalılıkların yayılış alanlarıdır. Anadolunun merkezi
kısımlarına doğru bu çalılıklardan yavaş yavaş steplere geçilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
YORUMLAR