05 Ocak 2013


BİYOCOĞRAFYA
COĞRAFYA: yeryüzünü inceler. (fiziki coğrafya). İnsanın etkisi yoktur. Fiziki coğrafya 4’ e ayrılır:
1.      Jeomorfolojı (yeryüzü şekillerinin oluşumunu, dağılışını inceler).  2. Klimatoloji (iklim bilimidir. Uzun veya kısa süreli hava olaylarını inceler.)  3. Hidrografya (suları inceler. Bunlar arasında akarsular, okyanuslar,yeraltı sularını inceler.) 4. Biyocoğrafya (yeryüzündeki bitki ve hayvan topluluklarının dağılışını ve özelliklerini inceler.)
BİYOS: hayat sahibi olan varlıklardır. Yani canlılardır. Canlılar 3’ e ayrılır.
CANLILAR
                                                     _________________________________
                                            İNSANLAR                  HAYVANLAR                   BİTKİLER

ZOOCOĞRAFYA: hayvan topluluğudur.
FİTOCOĞRAFYA: bitki topluluğudur. Phyto: bitki, bitki coğrafyasıdır. Bitkilerin belirli bir ekolojileri vardır. Bitkilerin dağılışını iklim, yüzey şekilleri vb. etkilemektedir.
Bitkiler topluluklar halindedir. Bunlar;
1.      ORMAN TOPLULUKLARI: birçok ağaçların bir araya gelmesidir.
2.      ÇALI TOPLULUKLARI: çalılardan meydana gelir.
3.      OT TOPLULUKLARI: ot topluluklarından oluşur.
Çalılar + ağaçlar = odunsu bitkilerdir.
FİTOCOĞRAFYA: bitkiler coğrafyası anlamına gelir. Fitos: eski yunancadan alınma bir kelimedir ve bitki demektir. Phytos: bitkiler.
Coğrafya karalar üzerinde mevcut olan bitki topluluklarını, dağılışları ve özellikleri bakımından ele alarak inceler. Göllerde, okyanuslarda ve denizlerde de bitkiler yaşamaktadır. Fakat bunlar bitkiler coğrafyası tarafından pek ele alınmaz. Nedeni ise; araştırma zorlukları ve su bitkilerinin karakteristik topluluklar halinde olmayışı bu durumun başlıca nedenidir.
Coğrafya karalar yüzeyindeki bitki topluluklarını ele alır. Karalar yüzeyinin hemen her bölgesi bitki topluluklarıyla örtülmüştür. Sadece buzullarla kaplı kutup bölgeleri, dağların kar ve buzullarla örtülü en yüksek kesimleri ve yıllarca bir damla yağışın olmadığı “mutlak çöller” bunun dışındadır.
MUTLAK ÇÖL: hiçbbir hayat belitisi olmayan çöllerdir. Yağış yoktur.
TEROFİT: yağışların ne zaman düşeceği belli olmayan çöllerde yağış ile canlanan hayati devresi kısa olan bitkilerdir.
bitkiler kara yüzeyini sık ve seyrek bir örtü şeklinde örtmüş oldukları için coğrafi terim olarak bunlara bitki örtüsü denir.
Bu örtü monoton ( tekdüze, aynı) değildir. Bölgeden bölgeye çeşitlilik gösterir. Bu örtü bazen ormanlar halinde, bazen çalılıklar, bazen de ot örtüsü şeeklindeki topluluklar halindedir. Coğrafya bu toplulukların hepsini dağılış ve özellikleri bakımından inceler ve açıklar.
Bir ormanı yakından incelediğimizde onu yani ormanı ağaç adı verilen yüksek boylu ve kalın gövdeli odunsu bitkilerden oluşmuş olduğunu görür. Orman ağaçlardan oluşmuş bir bitki topluluğudur.
AĞAÇ: odunsu yapıda olan yüksek boylu bitkidir. Kalın gövdelidir. Uzun süreli yaşar.
ORMAN: odunsu yapıda olan yüksek boylu, kalın gövdeli olan ağaaçların bir araya gelmesiyle oluşan ağaç topluluuna orman denir.
Botanik  bilimine göre bitkiler; otsu ve odunsu bitkiler olmak üzere 2 grup halindedirler. Ağaç odunsu bitkiler grubuna girer.
BİTKİ ÖRTÜSÜ: yeryüzünü bir örtü şeklinde kaplayan ot, çalı, orman topluluklarına genel olarak bitki örtüsü denir.
Bitkiler 3 form grubuna ayrılır. Bunlar; ağaç, çalı ve ot’ tur.
Ağaç; iğne yapraklı orman.
Çalı; maki.
Ot; step, savan.
Ağacın şekil olarak bazı özellikleri vardır. Odunsu bir yapıda olmasının yanısıra, yüksek bir boya sahip olması, ağaçların en önemli özelliklerinden biridir. Dünyanın en yüksek bitkileri ağaçlar grubundan bazı bitkilerdir.
SEQUOİA: amerika birleşik devletlerinde yetişir. Boyları 150 metredir. Bazı sequoia ağaçlarının boylarının 115 metre olduğu saptanmıştır. ( amerika birleşik devleti kaliforniya eyaletindeki redwood milli parkında bulunan bir “sequoia sempervires ( sahil mamut ağacı)” 115,5 metre olup halen dünyanın yaşayan en yüksek boylu ağacıdır. Ağaçlar odunsu yapıdaki gövdeleri sayesinde dik dururlar.
Bir ağacın yana doğru dallara ayrılmış üst kısmına “taç” denir. Tacın genişlik ve şekli ağacın türüne göre farklılık gösterir.
“fıstık çamı (pinus pinea)” yuvarlak ve düzgün tacı ile çok karakteristik olan bir ağaçtır. Ağaçların derinlemesine ve yanlara doğru yayılan çok gelişmiş kök sistemleri vardır. “kızılçamların (pinus brutia)” kaya çatlaklarından faydalanarak köklerini 20 metre derinliğe kadar götürmüştür. Büyük sahrada yaşayan bazı münferit (yalnız, tek bulunan) ağaç türlerinin de 50 metre derinlere kadar ulaşabilen köklerinin olduğu saptanmıştır. Kökler ağaçların topraktan su ve içinde erimiş madde olarak bitki, besin maddeleri olan ve onların zemine sağlamca tutulmasını sağlayan morfolojik organlardır. Her ağacın gövdesini dıştan saran bir kabuğu vardır.
Kalınlığı, rengi ve desenleri ağacın türüne göre değişir. Kabuk ağaçların exstrem klimatik dış faktörlerden korur. “akkavak (populus alva)” ve “huş (betula)” gibi ağaçların kabuk renkleri beyazımsıdır.
Kızılçamın oldukça kalın kırmızıya çalan yüzeyi dikine yarıklarla kaplı bir kabuğu vardır. İspanya ve portekiz’ de yetişen “mantar meşesi (quercus suber)” kabuğu da kalın ve karekteristiktir. Bu kabuk soyularak şişe mantarı yapımında kullanılır.
Her ağaç türünün yaprak şekilleri birbirinden farklıdır ve kendine mahsus özelliklere sahiptir.
Not: tarım alanları insanlar tarafından oluşturulduğu için bitki coğrafyası açısından ele alınmaz. Beşeri, ziraat coğrafyası ele alır. Bunlar ekonomik coğrafyanın alt dalıdır.
YAPRAK FORMLARI
                                          _________________________________________
                             İğne yapraklılar (ibre yapraklar)           yayvan yapraklılar (geniş yapraklar)
Genel olarak gruplandırıldığında ağaçlar; iğne yapraklı ( ibreli) ve yayvan yapraklı veya geniş yapraklı olmak üzere 2 gruba ayrılabilir. İbrelilerin yaprakları iğnemsi ve az çok batıcı bir özelliğe sahiptir.
KONİFERLER: iğne yağraklı ağaçlara denir. Çam(pinus) türleri, ardıç (juniperus) türleri gibi ağaçların yaprak özellikleri böyledir.
Yayvan yapraklı ağaçlarda yaprak ayası (yüzeyi) yassı ve incedir. “kayın (fagus) ağacı”, “meşe (quercus)”, “gürgen (carpinus)” gibi ağaçların yaprak özelikleri böyledir.
Yapraklar ağaçların önemli fizyolojik işlevler gerçekleştiren morfolojik organlarıdır. Fotosentez faaliyeti yapraklar vasıtasıyla yapılır. Yaprak özellikleri ağaç türleririn ayırt edilmesinde başlıca kriterlerdir. İbreli ağaçlar her dem yeşildirler.
AĞAÇLARIN FORM ÖZELLİKLERİ
1.Boy,
 2. Gövde,
 3. Kabuk,
 4. Kök,
 5. Yaprak,
6. Çiçek,
7. Meyve.
Bunlar tüm yıl fizyolojik faaliyetlerini devam ettirirler. Yayvan yapraklı ağaçlar yılın belirli periyodunda yapraklarını döker. Bu periyod genellikle kış mevsimidir. İlkbaharda tekrar yaprak sürmeye başlarlar. Yaprak dökümünden itibarren tekrar yaprak sürmeye kadar geçen döneme “dinlenme dönemi” adı verilir. Bu dönem sırasında yayvan yapraklı ağaçlarda hiçbir faaliyet görülmez. Faaliyet dönemine ise “vejetasyon dönemi” adı verilir. Tomurcukların patlamaya başlamasıyla vejetasyon dönemi de başlamış olur. Yaprakların sararmaya ve dökülmeye başlamasıyla vejetasyon dönemi sona erer. Vejetasyon dönemi nisan ayı başlarında başlar. Kasım ayının başında sona erer. Böylece yayvan yapraklı ağaçlar yıl içinde 7 aylık bir sürede fizyolojik faaliyetlerini sürdürmüş olurlar. Bazı yayvan yapraklı ağaç türlerinin her dem yeşil oldukları görülür. Mesela zeytin ağacı “olea europa”, “malta eriği (eriobatrya japonica)” gibi ağaçlar bu özellikteki ağaçlardır. Ağaçların pek çoğu çiçekli bitkiler grubu içinde yer alırlar. Bu nedenle her bir ağaç türünün kendine has çiçekleri vardır. İbreli ağaçlar açık tohumlular “gymnospermae” grubundandır. Açık tohumlular basit çiçekli bitkilerdendir. Çamlarda çiçekler kozalak halini almıştır. Erkek kozalaklar etrafa çiçek tozu “polen” yayarlar. Dişi çiçekler sert kozalaklar halini alırlar. Döllenmeden sonra dişi kozalakların yuvalarında sert kabuklu bir tohum oluşur. Mesela fıstıkçamının (pinus pinea) adı verilen tohumları böyledir. Kapalı tohumlu ağaçlar “angiaspermae” tam gelişmiş çiçeklere sahiptirler. Bir çiçeğin hem çanak hem taç yaprakları vardır, ayrıca çiçekler erkek ve dişi organlara da sahiptir. Mesela yabanı elma, erik, kiraz çiçekleri böyledir. Bazı ağaç cinslerinde bir ağaç baştab başa erkek çiçekler taşırken bir diğer ağaç tamamen dişi çiçekler taşıyabilir. Bu özelliğe sahip bitkilere “iki evcikli çiçekler” denir. Mesela “söğüt (salixs)”, incir (ficus carica)” gibi bitkiler iki evciklidir. Bunlar erkek incir, dişi incir; erkek söğüt, dişi söğüt olarak ayrılırlar. Üzerinde erkek ve dişi çiçeklerin her ikisini de taşıyan ağaçlara “tek evcikli çiçek” denir. Kayın “fagus” ve meşe “quercus” tek evcikli bitkilerdir. Rüzgarlar vee böcekler çiçeklerin döllenmesine rol oynar. Böceklerle döllenmeye “entamogomi” denir. Çamgiller tamamen rüzgarlarla döllenirler. “anemogomi”.
Fındık (corylus), huş (betula), meşe (quercus), kestane (costenea) gibi bazı ağaçlarda erkek çiçekler püskül halini almışlardır. Bunlara botanikte “kedicik veya amentum” adı verilir. Her bir ağaç türünün kendine özgü meyvesi vardır. Meyvelerin iç kısmında o türün emriyosu olan tohum bulunur. Mesela kestane adı verilen ormanağacının dışı dikenli bir kapsül içinde “kapula” muhafaza edilen meyvası aynı zaman da onun tohumudur. Bazı ağaç türlerinin meyvaları kanatlı tohumlar halindedir. Akçaağaç “acer” meyvalarının şekli böyledir. Kanatlı tohumlar rüzgarlar vasıtasıyla çok uzaklara taşınarak o bitki türünün etrafa yayılmasını sağlar.

VEJETASYON FORMASYONLARI: bitki ttoplulukları demektir.

İĞNE YAPRAKLARDAN OLUŞAN AĞAÇ TÜRLERİ:
Ardıç (juniperus)
Boylu ardıç (juniperus exelsa)
Doğu karadeniz göknarı (abies nordmanniana)
Fıstıkçamı (pinus pinea)
Göknar (abies)
Karaçam (pinus nigra)
Kızılçam (pinus brulia)
Sarıçam (pinus sylvestris)
Halep çamı (pinus halepensis)

ORMANLARIN KATAGORİZE EDİLMESİ
Bir iklim şartlarına göre karalar üzerinde mevcut ormanlar yaşadıklarıı iklim şartlarına ve alt flora unsurlarına bakılarak nemli ormanlar ve kuru ormanlar olarak 2 grup halinde ele alınabilirler. Bu tarz bir tarif türkiye ormanları için uygundur.
Nemli ormanlar türkiye’ de karadeniz iklim şartlarının eegemen olduğu alanlarda yayılış gösterirler. Nemli ormanlar genelde yayvan yapraklı ağaçlardan meydana gelir. Fakat bazı durumlarda aralarında ibreliler de bulunur.

Başlıca vasıfları: ormanı oluşturan bitkilerin nemcil bitkiler ( higrofit) olmalarıdır. Kayın (fagus orientalis) nemli ormanları temsil eder. Nemli bir ormanın yoğun bir alt florası (ormanın altında yaşayan bitkiler) vardır. Bu alt flora çalı ve ot türlerinden oluşmuş olup ormanın zeminini tamamiyle örter. Ormangülü adı verilen çalımsı bitkiler (rododendron ponticum = pembe çiçekli ormangülü, (rododendrom flavum) = sarı çiçekli ormangülü.
FİTOCOĞRAFYA BÖLGELERİ
1.      Karadeniz fitocoğrafya bölgesi,
2.      Akdeniz fitocoğrafya bölgesi,
3.      İran-turan fitocoğrafya bölgesi.
Nemli ormanların alt florasının karakteristik unsurlarıdır.
KURU ORMANLAR
Yazları kurak geçen akdeniz iklim bölgesinde yayılış gösterir. Bunlar genelde kuraklığa dayanıklı, (kserofit = kurakçıl) bitki türlerinden oluşur. Alt floraları yani orman altı bitki örtüsü bakımından fakirdir. Orman altından ya seyrek vee cılız bir bitki örtüsü vardır veya tamamen açıktır. Kızılçam (pinus brutia), ıhlamur, su kenarlarında bulunan çınar,  ormanları kuru ormanların başlıca temsilcisidir. Alt florası tür bakımından fakirdir ve zayıftır. Kuru ormanlar yangına karşı hassas ormanlardır. Yaz mevsiminde tamamen kuruyan orman zemini en ufak bir kıvılcımla tutuşabilir.
ORMANLAR;
1.      İKLİME GÖRE ORMANLAR,
2.      TİPOLOJİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE ORMANLAR,
3.      AĞAÇ TÜRLERİNE GÖRE ORMANLAR,
SICAK – KURAK: sıcak – kurak şartlarının ibrelilerini kızılçam, karaçam, fıstıkçamı, kokar ardıç (juniperusfoetidissima), servi (cupressus serpervirens), boylu ardıç ( juniperus exelsa) dır. Bunlar yüksek sıcaklıklara ve çok uzun sürmeyen kuraklıklara dayanıklı ağaçlardır. Yayılış gösterdikleri alanlardaki kuraklık yağış yetersizliğinden ya da azlığından ileri gelen klimatik bbir kuraklıktır. Klimatik = fiziki bir kuraklıktır.
Fizyolojik kuraklık: toprakta su olmasına rağmen sudan faydalanamamaktır.
İbre şeklini almış yaprakları sebebiyle az su harcamak suretiyle kurak dönemde de hayati faaliyetini sürdüreblirler. Salgıladıkları reçine doğal bir izolasyon maddesi olduğundan onları dış ortamın yüksek sıcaklıkllarından korur. Dış ortamda bazen 40 c’ yi aşan sıcaklıklar olur. Söz konusu ibreliler bu şartlara tahammül ederler. Türkiye’ de akdeniz iklim şartlarının egemen olduğu alanlarda görülen kızılçam, karaçam ve ardıç ormanları sıcak – kurak şartların ibreli ormanlarının en tipik örnekleri arasında yer alır.
YAYVAN YAPRAKLI AĞAÇLAR:
Yayvan yapraklı ağaçların hakim olduğu ormanlardır. Bu ormanlar; kışın yaprak döken yayvan yapraklı ormanlar ve her dem yeşil yayvan yapraklı ormanlar diye 2’ ye ayrılır.
a)      KIŞIN YAPRAK DÖKEN YAYVAN YAPRAKLI ORMANLAR
Kayın, meşe, gürgen, kestane, ıhlamur (tilia), dişbudak (fraqhus), akçaağaç (acer), karaağaç (ulmuss), kızılağaç (almus), üvez (sorbus) bu ormanların başlıca ağaçlarıdır. Bu ormanlar yılın soğuk periyodunda yaprak döker. Ağaçların fizyolojik faaliyetleri durur. İlkbaharda tekrar yaprak sürmeye başlar. Bu ormanların yayılış gösterdikleri alanlarda iklim nemli – serin veya nemli – ılımandır. Kışlar kar yağışlı geçmekle beraber aşırı düşük sıcaklıklara pek rastlanmaz. Nemcil ağaçlardan meydana gelmiş olmak bu ormanların en önnemli özelliğidir. Kışın yaprak döken yayvan yapraklı ormanlar orta kuşağın vejetasyon formasyonu arasında yer alırlar. Bu ormanların toprakları kireçsiz kahverengi topraklardır.
b)      HER DEM YEŞİL YAYVAN YAPRAKLI ORMANLAR
Ağaçların yaprakları yayvandır ve her dem yeşildir. Yaprak dökerler fakat yılın hiçbir dönemimde tamamen yapraksız kalmazlar. Bu nedenle orman her dem yeşil bir imaja sahip olur. Her dem yeşil yayvan yapraklı ormanların yayıldığı kurak tropikal kuşağın nemli tropikal alt kuşağıdır. Burası bütün yıl nemli, bütün yıl sıcaktır. (bütün yıl nemli + bütün yıl sıcak = nemli ttropikal). Bu nedenle ağaçlar fizyolojik faaliyetlerini bütün yıl devam ettirirler. Vejetasyon devresi kesintiye uğramaz. Tropikkal yağmur ormanları her dem yeşil yayvan yapraklı ormanların en tipik örneğidir. Kauçuk (havea brasiliensis), kahve (coffea arabica), kakao (theobrama cacao) gibi ekonomik kıymete sahip bitkiler bu ormanın tanınmış ağaçlarıdır. Her dem yeşil yayvan yapraklı ormanların toprakları laterit’ lerdir.
LATERİT: kırmızı renkli olan içinde demiroksit miktarı bol olan topraklardır.
3) AĞAÇ TÜRLERİNE GÖRE ORMANLAR
Türkiye’ de ağaç türlerine göre ayrılmış ormanar başlıca şunlardır;
1.      MEŞE ORMANLARI: meşe türlerinin dominant olduğu ormanlardır. Türkiye’ de en yaygın olarak marmara, karadeniz, doğu anadolu ve güneydoğu anadolu bölgesinde görülür. Meşe ormanları türkiye orman varlığının %25 kadarını meydana getirir. Meşe ormanları yayvan yapraklı ve kışın yaprak döken ormanlardır. Karadeniz ve marmara bölgesinin meşe ormanları nemcil meşe türlerinden meydana gelir. Bunlar sapsız meşe (quercus petraea), macar meşesi (quercus frainetto), saçlı meşe (quercus cemus), saplı meşe ( quercus rabus).
Meşeler 40 metreye kadar boylanabilen, gövde çapları 2 metre civarında olabilen geniş taçlı, kahverengi ve çataklı kalın kabuklu ağaçlardır. Meşe ormanları kışın yaprak döken ormanlardır. Alt floraları otsu bitkiler bakımından zengindir. Sarı orman papatyası (doronicup orientale) meşe ormanları henüz tam yapraklanmadan önce açan önemli bir otsu alt flora unsurudur. Meşe ormanlarının memelilerden sincap, kuşlardan kestane kargası, ağaç kakan gibi fauna unsurları önemlidir. Orman zeminine dökülmüş olan meşe yaprakları besin maddelerince çok zengindirler ve kalın bir humus tabakası oluştururlar. Meşe ormanların düşen yağışların bir kısmını alıkoyarak suyun yavaş yavaş toprak yüzeyine inmesini sağlar. Bu nedenle de sızma artar, yeraltı suları zenginleşir. Toprak nemliliğini tamamiyle kaybetmez. Orman altında nisbi rutubet çok düşük olmaz.
Ege ve akdeniz bölgelerinde de meşe ormanlarına rastlanılabilir. Bunlar genelde kızılçam seviyesi üstündeki kademeyi işgal ederler. Bu bölgelerde orman teşkil eden meşe türleri; palamut meşesi ( quercus ithaburensis), tüylü meşe ( quercus pubescens) ve mazı meşesi ( quercus infectoria) gibi yarı kurakçıl meşelerdir. Akdeniz bölgesinin bazı kesimlerinde kermez meşelerine de ( quercus coccifena)korular halinde rastlanılabilir.
2.      KAYIN ORMANLARI: karadeniz iklim bölgesinde yayılış gösterir. Kayın ormanı nemcil ve yaprak döken ormandır. Kayın ağaçlarında 40 metre boya erişenlerine rastlanılması olağandır. Kayın düzgün gövdeli ve ince kabuklu yayvan yapraklı bir ağaçtır. Karadeniz iklim bölgesinde kayın ağaçları meşe seviyesinin üzerinde yer alır. 1000 metreye kadar saf birlikler oluşturur. Kışın yaprak döken kayın ormanı ilkbaharda ( nisan ortaları) yaprak sürmeye başlar. Kayın ormanı yapraklaandığında zemini çok koyu gölgeli, adeta karanlık bir orman haline gelir. Bun nedene orman altında tamamen gölgesever (siofit) bitkiler yer tutar. İlkbahar başlarında kayın ormanları yapraklanmadan veya henüz yapraklanırken alt flora olarak kardelen ( galonthus nivalis), çuha çiçeği (primula vulgonis), menekşe (viola odorato) gibi çiçekler gööze çarpar. Bazı kayın ormanlarında da otsulardan; yüksük otu ( digitalis)’ na rastlanır. Ormangülleri ( rohodendrou) kayın ormanlarının çalı formundaki alt florasıdır. Kayın ormanlarının omurgasızlardan ve omurgalılardan oluşan zengin bir faunası vardır.
3.      KESTANE ORMANLARI: bunlar nemli ormanların en alt kademesine yerleşmişlerdir. Karadeniz bölgesinde görülürler. Batı karadenizin kesane ormanları meşhurdur. Marmara bölgesinde küçük topluluklar halindedir. Ege bölgesinde de kestane topluluklarına rastlanır. Balıkesir ilinde madra dağında kestane ormanları bulunmaktadır. Bursa ilinde uludağın orman alt kademesini kestane oluştutur. Kestane yüksek boy ve kalın gövde yapabilen taç genişliği yanlara doğru olan yayvan yapraklı bir orman ağacıdır. Meyvalarından ekonomik olarak faydalanılır. Toprağı bol humusludur. Kestane ormanlarının altları koyu gölgelidir. Alt flora olarak siofit bitkiler yer alır. kestane ormanları düşen yağışları alıkoyarak sızmayı arttırdığı için yeraltı sularının beslenmesinde önemlidir. Kireçsiz kahverengi topraklar ve podzolik topraklar kestane ormanlarının topraklarıdır. Kestane ormanlarında başta sincap gibi kemirgenler olmak üzere çeşitli kuş türleri ve omurgasızlar olarak çeşitli böcek türlerinden oluşan zengin bir faunası vardır. kestane çiçeklerini arılar çok fazla ziyaret ederler. Kestane balı ünlüdür.
4.      GÜRGEN ORMANLARI: karadeniz bölgesinde yer alan yayvan yapraklı ormanlardır. Bazı kesimlerde kestane ve kayın ormanlarının yerini alırlar. Gürgen kestane gibi yüksek boylu yaygın taçlı kalın gövde yapabilen nemcil bir ağaçtır. Balıkesirin kuzeyinde kapıdağ ve karadağda küçük alanlı gürgen ormanlarına rastlanır. İlin diğer kesimlerinde gürgen toplulukları nemli vadilere çekilirler.
5.      IHLAMUR ORMANLARI: tilia rubra: kafkas ıhlamuru, tilia plothyilas: büyük yapraklı ıhlamur, tilia tomentosa: gümüş ıhlamur.
Ihlamur ormanları küçük çaplı ormanlardır. Nemcil yayvan yapraklı bir ağaçtır. Çiçekleri güzel kokuludur. Çiçek ve meyvelerinden ekonomik olarak faydalanılır. Karadeniz bölgesinde alt kademede ıhlamur ormanlarına rastlanır. Ağaç türleri olarak doğu karadenizde kafkas ıhlamuru (tilia rubra), batı karadenizde büyük yapraklı ıhlamur (tilia plathyphyilas) ve gümüş ıhlamur (tilia tomentosa) yaygındır. Marmara bölgesinde de gümüşi ıhlamur yaygındır. Balıkesir ilinde karadağda ıhlamur birliklerine rastlanır.
6.      KIZILAĞAÇ ORMANLARI : alnus. Çok nemlidir. Türkiyedeki yayılış alanlarında genelde akarsu boylarında görülür. Bazı durumlarda yoğun birlikler oluşturur. Doğukaradenizde yapraklılar katında hem vadi tabanlarını hem de yamaçları kaplar vaziyette ormanlar oluşturur. Alnus barbata: sakallı kızılağaç, alnus glutinosa. Doğukaradenizdeki kızılağaç türü alnus barbata iken diğer bölgelerdeki kızılağaç türü alnus glutinosa’dır.

7.      GÜNLÜK ORMANLARI (LİQUİDAMBAR ORİENTALİS): günlük veya sığla ağacıdır. Nemli-sıcak ortamları seven bir ağaçtır. Türkiye’deki yayılış alanları Güneybatı Anadolu’da Muğla ilinde Fethiye civarındadır. Günlük; çınar formunda yayvan yapraklı yüksek boylu bir ağaçtır. Genellikle yer altı suyu bakımından zengin düzlüklerde ve vadi tabanlarında yayılış gösterir. Birlikler (çok genişolmayan ağaç toplulukları) oluşturur. Günlük, tersiyerde (3. Zaman) geniş bir yayılışa sahiptir. Avrupa’nın güneyinde de bulunuyordu. Şimdi ancak Anadolu’nun Güneybatısında ve Rodos adasında kalmıştır. Kuzey Amerika’nın Güneydoğusu ile Güney Çin’de 2 ayrı liquidambar orientalis mevcuttur. Alanı küçülerek, jeolojik devirlerden zamanımıza intikal eden bir tür olduğundan relikt kabul edilmektedir. (relikt:kalıntı) ağacın odunu yakılınca güzel bir koku çıkarılır,ağacıın gövdesi çizilince güzel kokulu bir sıvı salgılar. Halk arasında buna sığla yağı adı verilir.
İBRELİLER
1.      LADİN ORMANLARI (PİSEA ORİENTALİS): türkiye’de sadece Doğu Karadeniz’de bulunur. Ordu’dan batıya geçmez. Nemli-serin veya nemli-soğuk ortamları seven bir ağaçtır. Altkademede yapraklılar arasında dağınık olarak bulunurken 1000m’nin üzerindeki kesimlerde orman oluşturur.
2.      SARIÇAM ORMANLARI (PİNUS SİLVESTRİS): iğne yapraklı ağaç türlerinden biri olan sarıçam Türkiye’nin kuzey kesimlerinde yayılış gösterir. 1200m’nin üzerindeki kesimlerde ormanlar halinde bulunur. Soğuğa dayanıklı bir ağaç türüdür. Aşırı kurak ortamlardan hoşlanmaz fakat çok nemli ortamları da sevmez. Bu nedenle kıyıdan biraz içerilere ve yüksek dağların güney yamaçlarına yerleşir. Sarıçam ormanın üst sınırına kadar yükselir. Mesela uludağ’da ormanın üst sınırı sarıçam ormanları ile sona erer. (2000m.) sarıçam Türkiye’de en yükseğe çıkan bir ağaç türüdür. Kars- Sarıkamış’ta bulunan sarıçam ormanları 2800m.’lerde yer alır.
GÖKNAR ORMANLARI (ABİES): -abies normanniana, -abies bornmüllenana, -equi trojani_cilica ibrelilerden olan ve sıcaklıklardan hoşlanmayan göknarlar Türkiye’de orman varlığının %7’sini temsil eder. Göknar ormanları Türkiye’nin Kuzey kesimleri ve Güney’de torosların yüksek kesimlerinde yayılış gösterirler. Doğu Karadeniz dağlarında yayılış gösteren Kafkas Göknarı (abies nordmanniana) adı verilir. Göknar burlarda 1000m.’lerden itibaren başşlar ve ormanın üst sınırına kadar yükselir. Batı Karadeniz’de ve Doğu Marmara’da Uludağ Göknar’ı (abies bornmülleniana) yer alır. uludağ’ın üst kesimlerinde göknar ormanları geniiş bir yayılışa sahiptir. Uludağ Göknar’ı batıda Susurluk’a kadar yayılır. İlçe yakınlarındaki Çataldağ’da 1000m.’den itibaren kayınlarla beraber karışık olarak bulunur.
Batı Marmara’da Kaz Dağları’nda endemik bir tür olan Kazdağı Göknarı (abies equi-trojani) yayılış gösterir. Fakat bunlar genellikle kuzeye bakan yamaçlara yerleşmişlerdir. Kazdağı göknarlarının 300m.’ye kadar indiği saptanmıştır. ( kuzey yamaçlarda). Alt seviyelerde diğer yapraklılar içinde görülürler. 1500m.’den itibaren dominant duruma geçerler ve saf prmanlar kurarlar.
Torosların yüksek kesimlerinde 1500m.’den itibaren göknar topluluklarına rastlanır. Bunlara bilimsel olarak “toros göknarı” (abies cilicica) adı verilir. Abies ormanlarının alt florası fakirdir. Seyrak çalılar ve bazı otsu türler görülür, fakat ormanaltı florasında yosunlar ve likenlerin çokluğu dikkat çeker. Ağaçların gövdeleri de dikenlerle kaplıdır. Dallarda “teke sakalı” adı verilen, ince uzun tüy demetleri halinde dikenler (usneabarbata) bulunur. Tüm bu bitkiler hava ve zemin nemliliğinin göstergesidir.
ÇALI FORMASYONLARI (TOPLULUKLARI): çalı adı verilen odunsu bitkilerin ağaçlara göre birçok farkları vardır. çalılar boy bakımından ağaçlara göre çok kısadır. Ağaç ve çalıyı ayırt etmek için 5m.’yi kriter olarak kabul eden araştırıcılar vardır. fakat ağaç ve çalıyı ayırt etmek için sadece boy kriterini kullanmak yeterli değildir. Boyu 5m.’yi aşan çalılara ve boyu 5m. Civarında olan ağaçlara sık sık rastlanılabilir.
Gövde çapı bir diğer kriterdir. Çalıların gövdeleri birkaç cm. ile 5-10 cm. arasında olabilir. Kabukları da incedir. Ağaçların gövde çapları ise yarım m. Ve daha üzerinde olur.
Çalıların gövdeleri ince ve esnektir, eğilip-bükülebilirler. Ağaçların gövdelerinde ise esneklik yoktur. Bazı bitkiler çalçlı ve ağaçlar arasında bir geçiş formuna sahiptir bunlara “ağaçcık” adı verilir. Fakat ağaçcıklar çalı kategorisi altında ele alınırlar. Çalıların diğer bir özelliği bir kökten çıkan birkaç ince gövde halinde olmalarıdır.
Ağaçlar ise genellikle tek ve kalın bir gövdeye sahiptirler. Bazı çalı türlerinin elveriişli ortamlarda ağaç halinde görmek mümkündür. Mesela; “kermez meşesi”ne (quercus coccifera), “mazı meşesi”ne (quercus infectoria) ve fındık’a (corylus avellana), “karaçalı” (palirus spıha-christi). Bazı ağaç türlerine az da olsa elverişsiz ortamlarda çalılar hainde rastlanır. Saçlı meşe ve kayın bu gibi ağaçların başlıcalarıdır. Çalılar çok çeşitli formlara sahip olarak bulunurlar. Bunlardan bazıları zemine yayılmış durumdadır, bazıları ise yarım m. Veya 1m. Kadardır, fakat hepsinde en önemli özellik odunsu olmalarıdır. Çalılar her dem yeşil olabilirler. Maki türleri genelde her dem yeşildir. Bazı çalı türleri ise yaprak döker. Çalılar münferit (tek tek) veya topluluklar halinde bulunurlar. Çalı topluluklarının meydana geliş sebebi klimatik faktörlerle veya “edofik” (zemin ile ilgili faktörler) ile ilgili olabilirler. Genelde yıllık yağışların 450-500mm.’nin altında olduğu yerlerde ağaç topluluklarına değil, çalı topluluklarına rastlanır veya roprak örtüsünün yeterli kalınlıkta olmadığı, zeminin geçirgen olduğu alanlarda da çalı topluluklarına rastlanır. Bunlar doğal sebeplerdir.
Çalı topluluklarının bir kısmı da beşeri sebeplerle meydana gelmişlerdir. İnsanlar bilhassa hayvancılık faaliyetleri yoluyla ormanları tahrip etmişler ve orman gerileyerek çalılıklar haline dönüşmüştür. Bu olaya “degredasyon” (gerileme, bozulma) denir. Tarım alanları açma ve yangınlar yoluyla da orman tahrip edilince yerini çalılıklaraa bırakır. Normalde Türkiye’nin orman alanlarının ülke yüzölçümünün %75’i kadar olmasının gerektiği hesaplanmıştır. Bu durum Türkiye doğal orman varlığının %50 kadar tahrip edildiğini gösterir. Türkiye’nin 10.000 yıllık bis iskan geçmişine sahip olması bunun başlıca sebebidir. Çalı toplulukları her dem yeşil olanlar ve yaprak dökenler olmak üzere 2 kategori halinde ele alınabilirler.
1.      HERDEM YEŞİL ÇALI TOPLULUKLARI:
a)      MAKİ TOPLULUĞU: (macchia). Akdeniz iklim şartları altında hayatını sürdüren her dem yeşil çalı topluluğuna maki denir. Akdeniz iklim şartlarında çalı topluluğu asli bir formasyon değildir. Akdeniz iklim şartlarının asli topluluğu orman formasyonudur. (kızılçam veya kurakçıl meşe ormanları) olmasına rağmen binlerce yıldan beri tahrip edilen ormanların yerine kurak devreye dayanıklı ve her  dem yeşil odunsu türlerden meydana gelen bir çalı topluluğu gelişmiştir. Bu topluluğa bir coğrafi terim olarak “maki topluluğu” denir. Bu sözcük “macchia” adıyla İtalya’dan gelmektedir.
Makiti teşkil eden çalı türleri genelde kurakçıldır (xerophyte). Akdeniz iklim kuşakları altında bitkiler bakımından sorumlu olan mevsim kış değil, yaz mevsimidir. Çünkü yaz mevsiminde bu iklimde 3,4 ay kadar süren şiddetli bir kurak devre söz konusu olmamaktadır. Bu nedenle bitkiler bu kurak devreyi atlatmak zorundadır. Bunun gerçekleşmesi için bitkilerin bu devrede çok az su harcamaları gerekmektedir. Bitkiler yaprak yüzeylerindeki gözenekler (stoma) vasıtasıyla terleme yaparlar. Maki türlerinden terleme ile su kaybının asgari düzeye indirgenebilmesi için stomalar derine gömülmüştür. Tüyümsü çıkıntılarla örtülmüştür. Yaprak düzeyi darlaşmış, bazen yapraklar diken halini almıştır. Bu tedbirlerin hepsine kurak devrede az su harcamak için hatta bazı çalı türleri yazın yaprak döker. Akdeniz iklimindeki ışık ve sıcaklık şartları bitkilere bütün yıl fotosentez yapma imkanı verir. Kış, nemli ve ılıman bir devredir ve bitki hayatı için elverişlidir. Bitkiler aralıkları; ışığı, sıcaklığı ve nemi bu devrede sıkıntı çekmeden bulurlar. Bu nedenle maki türleri nemli-ılıman devrede canlanırlar. Meyvaları olgunlaşır. Halbuki yılın kurak-sıcak devresinde faaliyetleri yavaşlar. Makiler için bahar bir canlanma, yaz bir duraklama, sonbahar ve kış ikinci bir canlanma devresidir. Gerçek maki elemanları her dem yeşil olduklarından hayati faaliyetlerini bütün yıl sürdürürler. Yazın kuraklık dolayısıyla faaliyet yavaşlar. Kışın yine sıcaklık şartları sebebiyle faaliyet devam eder. Maki elemanlarının en hassas oldukları klimatik olay donlardır. Sıcaklık 0 derece ve altına düştüğünde bitkiler zarar görmeye başlar. Maki türleri genelde en fazla -5 veya -7 derece sıcaklıklara tahammül ederler. Bunlara maki bitkilerinin sıcaklık alt sınırı denir. En hassas olanlar; sakız, keçiboynuzu ve mersin gibi türlerdir. Maki akdeniz bölgesinde 1000m.’ye kadar çıkar. Ege bölgesinde 700m., marmara bölgesinde ise 500 m.’ye kadar çıkar. Bu değerlere  yükselti üst sınırı denir. Çünkü maki unsurları için sıcaklık şartları uygun olmamaya başlar.
Bir maki topluluğunnu yakından incelediğimizde herdem yeşil odunsu bitki türlerinden oluşmuş olduğunu görürüz. Her dem yeşil olanlar; yabani zeytin (olea valeoster), keçiboynuzu (seratonia silitonia), sakız (pistosya tenelitus), mersin (niltus homilis), kermez meşesi (quercus oxidera), zakkum (nerium oriande), sandal (armutus), kocayemiş, katır tırnağı, abdestbozan dikeni, defne, adaçayı, yapraklı laden, tüylü laden, akçakesme, deniz üzümü, keçi öldüren, sarı çiçekli yasemin, kuşkonmaz, katran ardıcı, dikenli mersin, lavanta çiçeği.
Makinin içinde yaprak döken türlerin de karıştığı görülür. Bunlar aşağıdaki bitkilerdir;
Menengiç, tespih, erguvan, karaçalı, geyikdikeni, ahlat, mazı meşesi’dir.
Karadeniz iklim şartları altında orman örtüsünün tahribi neticesinde ortaya çıkmış olan antropojen çalı topluluğuna “psödömaki” (yalancı maki) adı verilir. Psödömakinin en önemli özelliklerinden birisi içerisinde yaprak dökmeyen her dem yeşi çalı türlerinin de bulunmasıdır. Bunların bir kısmı maki elemanlarıdır. Böylece psödömaki denilen çalı topluluğu dominant olarak yaprak dökenlerden ve aralarına karışmış her dem yeil çalı türlerinden meydana gelmiş olan bir formasyon olarak karakterize edilir.
Karadeniz iklim şartlarında kışların oldukça ılıman geçmesi, bazı maki türlerinin burada yaşamasına imkan vermiştir. Fakat karadeniz bölgesinde maki unsurları en fazl 300m.’ye kadar yükselir. Kuraklığın zayıflaması sebebiyle bu bölgede maki unsurları rahatça büyüyüp gelişirler ve bazıları ağaç formunu kazanır. Mesela; akçakesme ve defne bunlardandır.
Her dem yeşiller ise karadenizin kendi unsurlarıdır. Mesela; şimşir, mor çiçekli orman gülü (rohodendrom ponticum), çobanpüskülü, doğu karadeniz dafnesi (dofne pontica), boyacı sumağı (ruspotinus), funda (erica arbonea), süpürgeçalısı (erica vertisilloda), (coluna bulgaris) bunlardan bazılarıdır. Bunlar; nemcil unsurlar olup çok sert geçmeyen kışlara dayanıklı bitkilerdir.
Psödömaki içinde yaprak döken çalı türlerinin başlıcaları; yabani fındık (poribus colurna), kızılcık (cornus mas), muşmula (mespirus germanika), popoz külahı (evonirus europarus), kartopu (viburnu opulus), kartopu ( riburnu lontora), yabani elma( marus slvestrys), ayı üzümü (vaksinyum arkostabilas), patlak (stropinea pinnota), patlangaç çalısı (colutea alberensiyens).
Bu fırmasyon içindek her dem yeşil unsurlar nedeniyle karadeniz kıyılarında yeşil peyzaj tıpki bir maki gibi varlığını bütün yıl sürdürür. Bu nedenle bu formasyona “yalancı maki” adı verilmiştir. Ancak yalancı maki nemcil unsurlardan oluşur. Maki elemanlarının korktukları donlu ve soğuk kışlardır. Nemcil ortamdan pek rahatsız olmazlar hatta daha çok gelişirler.
Maki elemanlarının karadeniz kıyılarına interglasiyal dönemde iklim günümüze göre daha sıcak iken yayıldığı tahmin edilmektedir. Glasiyal dönemde akdeniz elemanları güneye doğru çekilmişler bu nedenle çekilmeyen bir kısmı da lokal şartlarda varlıklarını sürdürmüşlerdir. Glasiyall ve interglasiyal dönemlerde bitki göçleri olmuştur. Bu nedenle akdeniz florası birkaç kez kuzeye doğru yayılmıştır. Glasiyal dönemlerde de karadeniz florası güneye doğru inmiştir. Bu olaylar sonucunda flora karışımları olmuştur. Türkiye gibi bazı ülkelerde flora bu olaylar sonucunda tür bakımından zenginleşmiştir fakat buzul örtüsü ile örtülen avrupanın kuzey kesiminde türler yok olmuş ve flora eskisine göre fakirleşmiştir. Halbuki avrupada tersiyerde çok zengin bir flora vardır.
b)      YAPRAK DÖKEN ÇALILAR:  kıyı iklimlerinden iç kısımların iklimlerine geniş bölgelerinde yaprak döken çalı toplulukları ortaya çıkar. Bunlar; mazı meşesi, menengiç, ahlat, alıç, yabani badem, geyikdikeni, dağmuşmulası, mahlep, karamuk gibi çalı türleridir. Bu türler sert ve soğuk kışlara dayanıklı türlerdir. İlkbaharda faaliyete başlarlar. Kuraklığa karşı da kısmen dayanıklıdırlar. Aşırı sıcaklıklardan hoşlanmazlar. Bu bölgelerde yağışlar 400-500 mm.’ler arasındadır. İçbatı anadolu, karadeniz ardı ve torosların iç anadoluya bakan yüzleri bu çalılıkların yayılış alanlarıdır. Anadolunun merkezi kısımlarına doğru bu çalılıklardan yavaş yavaş steplere geçilir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YORUMLAR